22 Temmuz 2020 Çarşamba

Mazlum(un) Destan(ı) - Cezaevinden iniltiler

Zâlimlere dedirir bir gün kudret-i mevlâ,
Tallahi lekad âserakellâhu aleynâ. (Ziya Paşa)

Tutuklu kaldığım 14 ay boyunca hem okudum, hem de yazdım. Zaten orada yapabileceğiniz başka fazla bir şey yok...
 
İSTİKBAL

Masal değil, bir destandır bu, dinle!
Tefekkür edeyim ben de seninle.

“Şiiri ayak sesinden tanırım,
Ama şairliğimden utanırım”[1]

Diyorsa Bedri Rahmi, usta şair,
Benim şiir yazmam elbet kebair…

Ne var ki, kalbim var; ve algılarım;
Kalp dilim olmamasından bîzârım.[2]

Bir de gördüklerim, yaşadıklarım;
İnsanım. Aklım, sorumluluklarım…

İstedim ders alsın dostum, ahbabım,
Türüm, hemcinsim ve çocuklarım.

Olsun benim de hayırla ananım,
Bu sebepledir karalamalarım.

Hoş gör, bağışla; vardır hatalarım,
Samimidir sözüm ve duygularım.

Kafeste inlerken yazdım bu derdi,
Annem, “mesut ne yazar ki” derdi…

O kafestir beni olgunlaştıran,
Acı zakkumlardan ilaç yaptıran;

“Mahsuni Şerif’im dindir acını,
Bazı acılardan al ilacını”[3]

Terörle anıldım, ondan inlerim,
İlacım destanlardır, dinlerim.


[1] Bedri Rahmi Eyüboğlu. Türküler Dolusu
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
[2] Mehmet Akif Ersoy. Safahat. Ağlarım Ağlatamam
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
[3] Âşık Mahsuni Şerif
Mahsuni şerifim dindir acını,
Bazı acılardan al ilacını,
Pir sultanlar gibi darağacını,
Bilmem boylasam mı boylamasam mı?
 
Bir mazlumun cezaevindeki iniltilerini okumak isterseniz buyurun: https://drive.google.com/file/d/1KeSXKV7w8K1ghT_P2bMrKi5QSvsDHhcu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder