23 Aralık 2018 Pazar

Eller mi dost, dostlar mı el?


Rahmetli anam anlatırdı: Bir masalda kız rüyasında 40 gün ölü, 40 gün de diri bekleyeceğini görmüş… Ben rüya da görmemiştim ama 14 ay hapis yattım; ölü gibiydim. Şimdi de 14 aydır gönüllü ev hapsindeyim. Diri gibiyim ve yazgımı bekliyorum. “Bekliyorum” derken kaderci cebriye görüşüyle söylemiyorum. Hayatımla ilgili seçeneklerim ölçüsünde kararlar veriyorum tabii ki. 

Mesela, İngilizce dil bilgimi belgelemek için ielts’e girdim ve 7,5/9 puan aldım. Son olarak da Almanca Goethe B2 sınavına katıldım ve 87/100 puan aldım. Hepsi ileride seçeneklerim olsun diye… Çünkü biliyorum, ömrüm olursa bir gün bu zulüm döneminin bittiğini göreceğim ve o zaman tam özgür olabileceğim. Hür her insanın yapmak isteyeceği gibi, belki insana daha çok değer verilen bir yere hicret ederim.

Ama şimdilik yurt dışına çıkış yasağım var. Evimin balkonunda oturmuş, bahçemizdeki Malta eriği manzarasında tercüme ve danışmanlık işleri yaparak ömür zamanımı tüketiyorum. Zamanımın bir kısmında da merhamet sahibi bir insanın sığındığım çiftliğinde solucan gübresi üretiyorum. Hamdolsun, Mülk Sahibi aldığı gibi veriyor da; şahidim. “Tercüme” derken küçümsemeyiniz ha! Bir şahıs işletmem var ve vergi ödüyorum. Bakarsınız yakında büyük şirket sahibi bir kapitalist oluveririm… 

Dün kızıma bilgisayar sınavına hazırlanması için yardım ediyordum. Arama motorlarının prensiplerini test ederken bir Ekşi Sözlük girdisi ile karşılaştık. Bilmediğim birisi şu anlamda bir soruyu sormuş: “Yıllarca bilim insanlarına ücretsiz danışmanlık vermiş, YouTube videoları yayınlamış birisi neden bilginin tüccarlığını yapmak zorunda bırakılıyor, bilen var mı?”

Ekşi Sözlük’teki meçhul kişinin sorusuna cevap ararken Münevver yeğenim o sözü söyledi: “Eller mi dost, dostlar mı el?‎” Evet, belki de sorunun cevabı bu soruda saklı. Zalam altında inlerken ben, dost sandıklarım (akrabalarım, çocukluk arkadaşlarım, öğrencilerim, iş arkadaşlarım, bilim yolunda ortaklık yaptığım insanlar ve diğerleri) arayıp sormamış, hatta “Onlar özür dileyecekler” gibi ucube laflar etmişlerdi ama Marc Jamoulle gibi “el” bildiklerim sahip çıkmıştı.

Şimdi Ekşi Sözlük’teki soruya daha iyi cevap verebilirim. Bugün ellerin dost, dostların da el olduğu gündür. Böyle günlerde başların ayak, ayakların baş olması da şaşırtmıyor beni. Türkiye’nin en akıllı on bin kişisinin yarısından fazlasını doktor yapıp, onların da az sayıda bilim insanı olanlarını alakasız yerlerde harcayarak ilerleme olamaz. Kendini Müslüman ve vatanperver zannedenler zalimliğe ve zulme rıza göstermeye devam ettikçe de değişen bir şey olmayacak, daha kötüye gidecek; emin olun.

Ellerin dost, dostların da el olduğu bu günde bıraksanız da artık ben de el diyarlarına gitsem…

10 Kasım 2018 Cumartesi

İhtimal (mi?)


Olasılık (ihtimal) hesaplarında iki temel kural vardır: çarpma ve toplama kuralı. Basitçe açıklamak gerekirse;
·         Bir para atıldığında yazı gelme ihtimali %50’dir. İkinci atışta yazı gelme ihtimali de %50’dir.
·         Bir paranın birinci atışta VEYA ikinci atışta yazı gelme ihtimali, %50+%50=%100’dür (1/2+1/2=1).
·         Bir paranın birinci atışta VE ikinci atışta yazı gelme ihtimali ise %50*%50=%25’dir (1/2*1/2=1/4=0,25).

Dün yaşadığım bir hadiseyi paylaşmak istiyorum.
Oğlum Lokman Onur’la sabah 8:30 gibi 59DR555 plakalı Regal Raptor motorumuza bindik ve çalışmak üzere Çiğli’deki evimizden Menderes’teki bir çiftliğe[1] hareket ettik. Gideceğimiz yer yaklaşık 65 kilometre uzaklıkta. Hedefimize 10 km kalmıştı ki, yanımızdan geçen bir polis ekip aracı durmamızı istedi. Araçtan inen iki genç polis yanımıza yaklaştı. Bu noktada antrparantez belirteyim, yaşadıklarımdan dolayı polislerle her temasım şüphe, acı ve endişe verici olmaktadır.
Genç polis sordu:
“Nereden geliyorsunuz?”
Rutin bir kontrol olmadığı açıktı. ‘Acaba ne dert açılacak başıma’ diye düşünürken,
“Karabağlar’dan geçtiniz mi?” dedi.
O zaman biraz daha rahatladım. ‘Belki de yolda bir hadise olmuştur, motor kaskımın kamera kayıtlarına ihtiyaç duyacaklar’ diye düşündüm.
Ancak, polisin devamındaki sözleri durumun çok farklı olduğunu ortaya koydu: “Metro Market’in ününde yolun ortasında bir motor çantası duruyordu. Yanınızdan geçerken fark ettik ki, sizin motorun yan çantalarından biri yok. O çantayı siz düşürmüş olabilir misiniz?”
Meğer Lokman’ın bacağının altında duran çanta biz fark etmeden düşmüş. Polisler söylemese nerede, ne zaman düşürdüğümüzü asla tahmin edemeyeceğiz. Neyse, polislere teşekkür ettik. Onlar yollarına devam etti. Ben de geri dönüp çantayı aramaya karar verdim. Bulacağımı düşünüyordum, zira polis tam noktasını tarif etmişti: İkinci battı-çıktıdan hemen sonra.
Yaklaşık 10 kilometrelik yolu geri gittim. O bölgede yol bölünmüş; üç adet battı-çıktı ve dolayısıyla üç de köprü var. İkinci köprüden geriye döndüm ve dikkatlice yolu inceledim. Çanta ortalıkta yoktu. ‘Belki polisi yanlış anlamışımdır’ diye düşünerek bir tur daha attım. Bu sefer üçüncü köprüye kadar gidip geriye döndüm. Yine etrafa dikkatlice baktım. Hatta belirtilen yerde durdum ve yaya üst geçidinin üzerine çıktım. ‘Belki yukarıdan kuşbakışı daha iyi görebilirim’ diye düşündüm ama nafile; çantayı bulamadım.
Çiftliğe gittik. Bir süre çalıştıktan sonra Lokman’ı okuluna bırakmam gerekti. Saat 12:30 gibi Bornova’ya Ege Üniversitesi kampüsüne gittim ve aynı yoldan tekrar geçtim. Bu sefer de çantayı bulacağımı umut ettiğim yerlerde durakladım, etrafa bakındım ama beyhude; çanta ortalıkta gözükmüyordu.
Çiftlikteki işlerimi bitirdikten sonra 16:30 gibi geri dönmeye karar verdim. Çantadan umudu kesmiştim. Hem çantaya, hem de içerisindeki giysilere üzülüyordum. Bir de bir Tupper kutusu içerisinde solucanlara evsel atık vardı. ‘Çantayı bulanlar onu nasıl yorumlamıştır’ diye gülüyordum içimden.
Dönüş yoluna çıkmadan hanımım Semra’ya durumu anlattım. Semra, çantayı bulmam konusunda beni cesaretlendirdi. “Bir kez de etraftaki esnaflara sor” dedi. 17:30’da Çiğli’de doktor arkadaşım Dinçer’le kahve içmek için anlaşmıştık. Geç kalmak istemiyordum ama yine de Karabağlar’dan geçerken içimden bir ses yolun karşısına geçip tekrar bakmamı söyledi.
Yolun karşısına geçtim. Orada bir Shell benzin istasyonu var. İçimden ‘Çantayı bulan kişi belki buraya teslim etmiştir’ diye geçirdim. Akşam saati benzin istasyonu kalabalık olduğundan bütün pompacılar meşguldü. İstasyonda yaklaşık 10 kişi çalışıyordu. 55-60 yaşlarında gösteren bir pompacıya yaklaştım ve “Affedersiniz, motorumun çantasını düşürdüm. Acaba size bırakmış olabilirler mi?” dedim.
Pompacı bey “Ben yarım saat önce işe geldim. Yolda üst geçidin altında bir çanta duruyordu; seninki olabilir.” demez mi? Teşekkür edip ayrıldım ama çantanın orada olduğuna inanamıyordum…
Gittiğimde tarif edildiği şekilde üst geçidin altında, (belki de yağmur olursa ıslanmasın diye) sote bir yere saklanmış halde çantamı gördüm.
Şimdi başlığa geri dönmek ve ‎“Dün yaşadıklarımın bir arada gerçekleşme ihtimali kaçtır?” sorusuna cevap bulmak için basit birkaç hesap yapmak istiyorum. Lütfen siz de kontrol ediniz:
1.       Yola 8:30’da çıkmamız: Aslında 7:30 gibi çıkmayı planlamıştık ama geciktik; bilgisayarımdan birkaç mektuba cevap vermem gerekti. Arada 60 dakika var ama ben diyeyim o saatte çıkmaız onda bir ihtimal olsun (1/10).
2.       Yola Lokman’la çıkmamız: Aslında Semra’yla gitmeyi düşünmüştük. Lokman’ın bacakları uzun olduğundan çantayı sıkıştırmış ve yerinden oynatmış olabilir. Semra gelseydi durum farklı olabilirdi. İhtimal: %50 (1/2).
3.       Çantamızın Karabağlar’da düşmesi: O noktaya varıncaya kadar 45 kilometre yol gitmiştik; birçok kasisten geçmiştik. Çanta başka bir yerde de düşebilirdi. Diyelim ki, ihtimal 1/20 olsun.
4.       Polis aracının bizden hemen sonra gelmesi: O noktadan her 20 dakikada bir polis aracı geçtiğini varsayıyorum. Bizden 2 dakika sonra bir polis aracı geçme ihtimali: 1/10.
5.       Polisler geçerken çantanın orada olması: Trafiğe engel olacağından, düşürdüğümüz çantayı bizden hemen sonra birilerinin kaldırmış olma ihtimali var (1/10).
6.       Çantanın sağlam olması: Kalabalık bir trafikte yola düşen eşyalara genelde araçların çarptığı ve parçalandıkları bilinir. Çantanın kimsenin çarpmadan oradan alınma ihtimali: 1/10
7.       Polislerin çantayı fark etmesi: Polis memurları bu konularda tecrübeli ve eğitimli olduklarından çantayı görmeden geçme ihtimalleri düşük. Yüzde yüz görürler diyorum (1/1).
8.       Polis aracının bizimle aynı yola gitmesi: Polislerin o güzergâh üzerinde gidebilecekleri, başta havalimanı, sanayi ve ilçe merkezi olmak üzere onlarca yol varken Gümüldür yolunda bizi yetişmiş olma ihtimalleri: 1/20.
9.       Polislerin bizi fark etmeleri: Her ne kadar eğitimli olsalar da, polis memurlarının yanımızdan geçerken çanta durumumuzu fark etmeleri ve düşen çantayla bağ kurmaları ihtimali zayıftır: 1/5.
10.   Çantanın üst geçidin altına konması: Çantayı yoldan kaldıran kişi üst geçidin altına koymak yerine refüj tarafına veya yaya kaldırımına da koyabilirdi. Hatta içindeki eşyalara tamah edip götürebilirdi. İhtimal: 1/4.
11.   Pompacının çantayı görmesi: Benim defalarca aramama rağmen bulamadığım çantayı pompacının fark etme ihtimali düşüktür. Oradan geçen 10 kişiden dokuzunun çantayı fark etmeyeceklerini düşünüyorum (1/10).
12.   Benzin istasyonuna varış saatim: Belli ki, pompacı vardiya usulüyle çalışıyordu. Yarım saat önce gelseydim orada olmayacaktı. Öğleden sonra 13:30 ile 16:30 arası herhangi bir saatte çiftlikten ayrılabilirdim. O saatte gelmiş olma ihtimalim: 1/5.
13.   O pompacıya sormam: İstasyonda 10 civarında çalışan vardı. Bir başkasına sorsaydım olsa olsa belki “Kasaya sor” derdi. Hâlbuki ben o pompacıya sordum. İhtimal: 1/10.
Mutlaka dikkatimden kaçan başka ihtimaller de vardır veya ihtimallerin benim belirttiğimden farklı olduklarını iddia edebilirsiniz. Bu konuda size hak veririm. Ama gelin bir kere benim yazdığım olasılıklara göre dünkü hatıramın gerçekleşme ihtimalini hesaplayalım:
Olay
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
Sonuç
Olasılık
1/10
1/2
1/20
1/10
1/10
1/10
1
1/20
1/5
1/4
1/10
1/5
1/10
0,0000000000125

Virgülden sonra 10 tane sıfır ve 125 var. Bu sayıyı bilimsel olarak 125*10-13 olarak ifade edebiliriz. Bu da 125 çarpı 10 trilyon yani yaklaşık olarak katrilyonda bir ihtimal demektir. Demek ki bu hesaptaki 13 değişkenin farklı kombinasyonlarını deneyecek olsam katrilyon kere bunu tekrar etmem gerekir ki, bir seferinde dün yaşadığım durumun aynısıyla karşılaşabileyim.
İhtimal dâhilinde mi, yoksa imtihan dahilinde mi?
Prof. Dr. Zekeriya Aktürk
09.11.2018 Cuma


[1] Zalimler işimi elimden aldığından beri üç yıldır işsizim. Yaklaşık bir yıldır haftada birkaç gün bir çiftlikte çalışıyorum.