“Orient”e Oryente Olmak*:
Hekimler normal nörolojik durumu “şuur açık, oryente” diye tanımlar. Fakat, çevrenin, olan bitenin, hakikatin, gerçeğin farkında olmak anlamındaki “oryantasyon” kelimesinin Orient'ten (Doğu) geldiğini atlarız sıklıkla. Bir zamanlar “farkındalık” ve “hakikat bilgisi”, “Doğu’yu bilmek”ten geçermiş ve böyle anlatılırmış Batı’da.
Loreena McKennitt’in “Marco Polo” adlı müziğini dinlerken Batı’dan, Doğu’nun şimdilerde nasıl göründüğünü düşündüm: Biraz mistik, biraz gizemli, biraz oynak ve kıvrak, biraz vahşi ve bedevi, biraz iptidai ve fakir vs... 19. yy’ın oryantalizm perspektifi bu; halen de hakim bakış açısı bu maalesef. Doğu’nun da böyle olmadığını söyleyememek ise daha bir acı. Bunların üzerine, bir de “potansiyel terörist” olarak da tanımlanmak ise çok daha büyük bir acı.
Peki, Marco Polo’nun “Orient”i öyle mi idi acaba? Yoksa ışığın doğduğu yer mi idi? Ya da dünyanın ve eşyanın künhüne vakıf (oryente) olmak için bilinmesi, görülmesi gereken bir referans nokta mı idi Doğu? Evet, öyle idi. Doğuyu bilmek, “oryente” olmak ile eş anlamlı idi, o zamanlar.
Taa ötelerde bir yerde, zengin ve uygar bir dünya idi Doğu. Masalımsı, keşfedilesi ve mutlaka elde edilesi bir dünya! Bu nedenle 11.-12.yy’da Haçlı Seferleri düzenlenmişti Doğu’yu ele geçirmek üzere; “din” bahanesi ile... Marco Polo da 13. yy'da ticaret için keşfe çıkmıştı bu zengin ve masalımsı ma'mur dünyayı. Neler anlatmaz ki: altın, gümüş ve her türlü değerli taşlar ile süslü devasa saraylar, 6.000 kişilik yemek salonları, dünyanın her tarafından her türlü ağaç, süs ve meyve bitkisinin olduğu bahçeler, geyik, ceylan, sincap vs. çeşit çeşit hayvanların bulunduğu saray bahçeleri, dilenci, haydut, hırsız olmaması, fakir çocuklara bakılması, işsizlere iş bulunması, her yerde zengin bir ticaret hayatının varlığı, en az 200 bin at ve en az 10 bin postacının hizmet verdiği devasa bir posta sistemi, her yerde mükemmel bir yönetim-organizasyon kurgusu, yabancılara dost canlısı olunması vs., vs...
Efsanevi zenginliğin ve güzelliklerin olduğu, bilinmez diyarlardan oluşan bu Doğu, dünyayı bilen (oryente) olmanın yolunun onu bilmekten geçtiği bir yerdi batılılarca. Böyle idi yüzyıllarca...
Şimdiki halimize bakıp, M. Akif Ersoy gibi derim ben de; güzel bir müziğin vermesi gereken keyif yerine, içimdeki tarifsiz acılar ile... “Bir, neyiz? Seyreyle artık; bir de fikr et, neymişiz?”
(*)
Orient: Doğu
Oryente olmak: Bilincin açık, kişi, yer, zaman ve duruma yönelik farkındalık olması.
Not: “Işık Doğudan Gelir” diyen C. Meriç’i de hayırla yad edelim bu vesile ile!
(K. Beşirli'den alındıdır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder