Gençliğimde uçuş eğitimi almıştım. Cessna T-41 model tek pervaneli eğitim uçağı ile. Teknolojisi sınırlı idi o zamanlar; beş duyunuzu kullanarak uçuruyordunuz onları. Yeryüzüne paralel kalmam için, çizilen rotadan sapmamam ve istikamette kalmam için, yandan esen rüzgarın saptırmalarını düzeltmem için, hocam hep bana “ufuk çizgisine bak” derdi. Ne zaman yönümde, uçuş seyrimde değişiklik olsa, ya da istikamette istikrarım kaybolsa “ufuk!... ufuk çizgisi!?..” diye tatlı sert bir ikaz yapardı. Ufuk çizgisi ve gideceğimiz yön arasındaki ilişki ile ilgili husus aklıma gelince, bu hatıram tedai etti hafızamda.
Ufuk çizgisinin kaybolması, insanın yönünü, rotasını, yolunu kaybetmesine neden olur. Çünkü gözünüz ufukta bir noktada iken, o noktaya doğru gidiyor iken, istikametiniz ona doğru iken, ancak yolunuzu şaşırmadan devam edebilirsiniz. Aksi halde, anlık, günlük hadiselere bağlı olarak değişen her şeyde, siz de yönünüzü istikametinizi değiştirirsiniz; Yanlış yöne gider ya da aynı yerde dolanıp durursunuz.
İşte bunun gibi insanın bir gaye-i hayali, bir uzak hedefi olmadığında yolunu şaşırması, istikametini kaybetmesi kaçınılmazdır.
Yaşadığınız zamanlarda, coğrafyanızda/ülkenizde mesleğiniz, kariyeriniz, sosyal hayat ve çevre kurgunuz ile ilgili hayal ve hedefleriniz yoksa veya olamıyorsa, orada ne işiniz var? Bunların olduğu yere gitmeniz lazım; ya da olacağına inandığınız bir yere...
Zaten çok zordur bu coğrafyada bir ufuk çizgisi üzerinden bir gaye-i hayal sahibi olmak… maalesef!
(KB)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder