15 Ağustos 2021 Pazar

Muharrem ayı geldi. Kerbela şehitlerine ve zalimler karşısında dik duranlara selam olsun!



Muharrem ayı geldi. İnsanlar yas tutuyor. Oruç tutuyorlar. aç ve susuz kalıyorlar. Neyin açlığı? Neyin orucu? Neyin susuzluğu? Hazreti Hüseyin ve arkadaşlarının Kerbela’da şehit edilmelerinin yasını tutuyorlar. Belki siz de tutuyorsunuzdur.

 

Bu elim olayları hatırlamamız gerekiyor. Onlardan ders almamız lazım. O 72 kişiyi öldürenler, Yezit ve arkadaşları Müslümandılar. Kendilerine Müslüman diyorlardı. Belki de “Allah” diyerek mızraklarını oklarını, kılıçlarını çektiler ve o insanları öldürdüler. Ehli Beyt bu konuda çok hassas. Alevi arkadaşları onun için takdir ediyorum. Ben de daha hassas olmam gerektiğini düşündüğüm için birkaç kelime edeyim dedim.

 

Bizim Gül teyzemiz var. Canımız Gül teyzemiz… Gül teyze İzmir’de komşumuz. Hanım onun evine gittiğinde duvarda Hz. Ali’nin portresini görmüş. Teyzem “Kızım, biz Ali’yi severiz” demiş. Ne kadar şaşırtıcı değil mi? Evine gelen misafirine Hz. Ali’yi sevdiğini ezilerek söylüyor. Kim bilir hangi travmalardan geçmiş insanlar ki, böyle düşünüyorlar… Halen daha, bu yaşadıklarımdan sonra bile onları tam anlayabildiğimi zannetmiyorum. 

 

Teyze, biz de Ali’yi severiz. Nasıl sevmeyiz ki Ali’yi… Peygamberimiz “Nimetleriyle sizi beslediği için Allah’ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehli Beytimi de benim sevgim için sevin.” demiş.

Böyle demesine rağmen insanlar onu nasıl öldürebildi? O 72 kişi katledilirken diğer insanlar neden seslerini çıkarmadılar? Belki onlar seslerini çıkarsalardı, o zulme dur deselerdi, o zaman tarih değişir miydi? Daha mu farklı olurdu? Bugünün Müslümanları da zulme daha mı fazla ses çıkarırdı? Görüyorum ki bugün de Müslümanlar güce boyun eğiyorlar ve zalimlere sessiz kalıyorlar. Bu beni çok üzüyor. Kahredici bir durum… Bunu yaparken dindar olduklarını söylemeleri de bir o kadar üzücü.

 

Tarih boyunca da bu değişmemiş maalesef. Mesela, Pir Sultan Abdal şehit edilirken de aynı saikler söz konusu. Ne uğruna yapılıyor demek ki? Siyaset uğruna yapılıyor. Siyasi tarafgirlik insanların inançlarının, değerlerinin önüne geçebiliyor demek ki. O zamanda Hz. Hüseyin’i şehit edenler de siyasi tarafgirlik için yaptılar bunu; daha yakın zamanda Pir Sultan Abdal’ı katledenler de bunu siyasi tarafgirlik için yaptılar.

 

Size Pir Sultan Abdal’la ilgili anlatılan kıssadan okumak istiyorum:

http://sivas.bel.tr/Files/PDF/ekitap/%C5%9EEHRENG%C4%B0ZLER/Bir%20Tutam%20Ge%C3%A7mi%C5%9F%2018%20EYL.pdf

Malumunuz Pir Sultan Sivaslı. Orada insanları irşat ediyor. Bir gün kendisine bir talebe geliyor. Talebenin adı Hızır. Hızır destur istiyor. İlim öğrenmek, kendini geliştirmek istiyor. Müsaade ediliyor kendisine. Pir Sultan ocağında diz kırdı, himmet diledi. Bir garip köylüydü işte… Bugünkü zalimler de bir garip köylüydü. Şimdi milletvekili olmuşlar. Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı olmuşlar ama geçmişlerine baktığınızda bir garip köylü… Orak biçti, koyun kırktı, inek sağdı, keçi otlattı. Pir Sultan’ın kapısında sazına ses verdi, yüzüne renk geldi, azap iken mürit oldu. Yol öğrendi, edep öğrendi.

 

“Pirim!” dedi. “Bir koca sene oldu kapında hizmet ettim. Bu yoksul dervişine dua buyursan da payitahta gitsem. Gördüğüm edep erkan ile yükselsem. İlim öğrensem.” Hırslı tabii… Yükselmek istiyor. Milletvekili olmak istiyor. Bakan olmak istiyor. İçişleri bakanı olacak… Pir Sultan kırmadı müridini. Onun eksikliklerini bilse de isteğini kabul edip uğurladı. 

 

Giderken şöyle dedi (https://kmu.edu.tr/sks/duyuru/17201/bir-turku-bir-hikaye-programinda-sivas-ellerinde-sazim-calinir-turkusu-islendi/tr): “Hızır, duam olsun sana. Hak yolunu açık ede. Adı güzel Peygamber dua kılsın sana. Hz. Ali dua kılsın. Var git dilediğin diyara. Bizden öğüt odur ki, harama el uzatma. (Öğüt bu işte: Harama el uzatma!). Bilmediğine dil uzatma. Yasağa uçkur çözme. Namerdin lütfu için merdin hakkını çiğneme. İmanını satma dünya malına! Servete, makama düşkün olma. (Hepsi bugün yapılanlar işte!). Yoksa korkarım tez zamanda dönüp gelesin, benim başımı darağacına veresin. Ölümüm senin elinden olur, anlamazsın, bilmezsin.”

 

Tabii Hızır hırslı; gidiyor. İstanbul’a payitahta gidiyor. Padişahın emrine giriyor. Yükselip paşa oluyor. Aradan zaman geçiyor. Bir bakıyorsunuz ki, siyasi kavgalar İran şahıyla Osmanlı padişahının arasını açmış. Kavgalar başlamış. Bir taraf İran şahını tutuyor. Onlar da kendilerine Müslüman diyorlar. Diğer taraf Osmanlı padişahını tutuyor. Pir Sultan o dönemde Anadolu’daki erenlerin, Türkmenlerin birçoğu gibi İran şahını destekleyen deyişler söylüyor. Bu durum Osmanlı padişahını çok rahatsız ediyor.

“Duyuldu ki, Türkmen aşiretleri içerisinde Şah’a sırt veren çoğalmış. Dünyanın yarısına hükmü geçen saraydan irade buyuruldu ki, “Tebrizli Şah’ın Anadolu’ya uzanan kolları kesile. Türkmen içindeki sesi susturula”. Payitahttan emir çıktı: “Hızır Paşa Sivas’ı iyi bilir, iyi tanır. Gidip sükuneti sağlaya. Devleti devlet bildire. Baş kaldıranların başını eze.”

 

Hızır, Sivas’a gitti. İlim sahibini, kendi üstadını, ilim öğrendiği kişiyi makamına getirtti ve fikrini değiştirmesini istedi. Ama tabii ki Pir Sultan fikrini değiştirecek değildi. İkramlarda bulundu Pir Sultan’a. Pir Sultan önüne konan yiyecekleri geri çevirdi, kalktı Hızır’ın sofrasından. Kendisinden bir ses, bir cevap bekleyen paşaya dönüp dedi ki:

 

“Hızır! Yeni adın Hızır Paşa olmuş! (Dünün köylüsüydün, şimdi içişleri bakanı olmuşsun; milletvekili olmuşsun) İyi misin, hoş musun? Makam mevki memnun etti mi seni? Hızır! Çoban olup kuru yufka sunsaydın bana, şeker şerbet gibi yerdim. Sen dünyanın sefasına aldandın. İkramında haram kokusu var Hızır. Sunduğun sofraya oturmak yanlış, dediğine kulak vermek, senin durduğun yerde durmak yanlış... İkimizin arasına dünya girdi. İsteğinin oluru yok benden yana. Var sen bildiğini işle.”

 

Hızır Paşa bu beklemediği çıkış karşısında Pir Sultan’ı hapse attırıyor. Zindanda akıllansın, aklı başına gelsin diyor. Güce itaat etmeyen insanları zindana atarlar. Zalimlerin özelliği budur. Bugün de 100 binlerce insanı hapse attılar. Uslansın, kendilerine gelsinler, akılları başlarına gelsin, padişaha itaat etsinler diye.

 

Günler geçti. Hızır baktı ki, Pir Sultan fikrini değiştirmiyor. Ne vardı isteğine tamam dese, ne vardı padişahtan yanayım dese... Tekrar çağırttı Pir Sultan’ı. “Yaptığın doğru değil koca pir. Döndüm yolumdan lanet olsun Şah’a de. Yine gönlün bildiğini okusun. Kimselere fikrini belli etme. Ama görünüşte döndüm de. Ne kaybedersin. Bak şimdi padişah kullarını çağıracağım. Onların yanında padişaha övgü diz. İçinde Şah lafı geçmeyen bir deyiş söyle ki döndüğüne inandır huzurdakileri. Sen Banaz’a dön sağ salim, ben de İstanbul’a.”

 

Hızır Paşa emir buyurdu. İnsanlar toplandı. Pir Sultan’ın eline sazı verildi. Ve Pir Sultan tabii ki doğru bildiği ile dillendirdi sözünü:

 

Kadılar, müftüler fetva yazarsa

İşte kement, işte boynum asarsa

İşte hançer, işte kellem keserse

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

 

Hz. Hüseyin şehit edildiğinde de kimse ona sahip çıkmamıştı. Oradaki insanlar o 72 kişinin şehit edilmesine ya destek olmuştu ya da sessiz kalmıştı. Pir Sultan hakkında verilen karara da insanlar itiraz etmedi, sessiz kaldılar. İdam kararı verildi.

 

O zamanın adeti üzere, birisi idam edileceği günün akşamından cellatlar eteklerine ziller takar dolaşırlarmış. Sokaklarda zil takıp dolaşıldığını duyunca Pir Sultan anladı ve dedi ki:

 

Sivas illerinde zilim çalınır

Çamlı beller bölük bölük bölünür

Ben dosttan ayrıldım bağrım delinir

Kâtip ahvalimi yaz şaha böyle

 

Pir Sultan Abdal’ım hey Hızır Paşa

Gör ki neler gelir sağ olan başa

Hasret koydun bizi kavim kardaşa

Kâtip ahvalimi yaz şaha böyle

 

Bu şekilde yola koydu insanlar Pir Sultan Abdal’ı. Ama Pir Sultan’ın sözleri, deyişleri o günden bugüne söylenmeye devam ediliyor. Hz. Hüseyin o günden beri anılıyor. Onun hatırası için oruçlar tutuluyor. Yaslar, matemler tutuluyor. Yezit için kimse matem tutmuyor. Ey köylüler! Dünün köylüleri! Bugün milletvekili, bakan olmuş köylüler! Sizi de unutacaklar. Ama bu zulmedilenler var ya… Bu işinden, eşinden olan, evinden, ekmeğinden olan, insanlar var ya bunların hikayeleri anlatılacak. Bunlar yazılacak, okunacak. Tarih işte bunları anlatacak. Sizi de lanetle anacaklar. 

 

Ben de (elimden bu geliyor) Hz. Ali’nin hatırasını, Peygamberimizin torunlarının, ehlinin hatırasını yaşatmak için bunları söylüyorum. Bu deyişleri devam ettiriyorum. 

 

Dik duranların boynunu hep kesmişler. Ehli Beyt, zalimler karşısında dik durma kültürüne sahip olmuş. Zalimlerin tarafını tutanlar da hep güce tapmaya, Allah’a tapıyorum derken güce tapmaya, lidere tapınmaya devam etmişler, bugün de devam ediyorlar. 

 

Siyasi tarafgirlik uğruna kardeşlerinizi katletmeyin. Onlara terörist demeyin. Onların malı yağmalansın, helaldir demeyin. Bunun hesabını veremezsiniz. 

 

Dik durun. Pir Sultan Abdal gibi dik durun. Gerekirsen darağacına gidelim ama dik duralım.