Rahmetli anam anlatırdı: Bir masalda kız rüyasında 40 gün ölü, 40 gün de diri bekleyeceğini görmüş… Ben rüya da görmemiştim ama 14 ay hapis yattım; ölü gibiydim. Şimdi de 14 aydır gönüllü ev hapsindeyim. Diri gibiyim ve yazgımı bekliyorum. “Bekliyorum” derken kaderci cebriye görüşüyle söylemiyorum. Hayatımla ilgili seçeneklerim ölçüsünde kararlar veriyorum tabii ki.
Mesela, İngilizce dil bilgimi belgelemek için ielts’e girdim ve 7,5/9 puan aldım. Son olarak da Almanca Goethe B2 sınavına katıldım ve 87/100 puan aldım. Hepsi ileride seçeneklerim olsun diye… Çünkü biliyorum, ömrüm olursa bir gün bu zulüm döneminin bittiğini göreceğim ve o zaman tam özgür olabileceğim. Hür her insanın yapmak isteyeceği gibi, belki insana daha çok değer verilen bir yere hicret ederim.
Ama şimdilik yurt dışına çıkış yasağım var. Evimin balkonunda oturmuş, bahçemizdeki Malta eriği manzarasında tercüme ve danışmanlık işleri yaparak ömür zamanımı tüketiyorum. Zamanımın bir kısmında da merhamet sahibi bir insanın sığındığım çiftliğinde solucan gübresi üretiyorum. Hamdolsun, Mülk Sahibi aldığı gibi veriyor da; şahidim. “Tercüme” derken küçümsemeyiniz ha! Bir şahıs işletmem var ve vergi ödüyorum. Bakarsınız yakında büyük şirket sahibi bir kapitalist oluveririm…
Dün kızıma bilgisayar sınavına hazırlanması için yardım ediyordum. Arama motorlarının prensiplerini test ederken bir Ekşi Sözlük girdisi ile karşılaştık. Bilmediğim birisi şu anlamda bir soruyu sormuş: “Yıllarca bilim insanlarına ücretsiz danışmanlık vermiş, YouTube videoları yayınlamış birisi neden bilginin tüccarlığını yapmak zorunda bırakılıyor, bilen var mı?”
Ekşi Sözlük’teki meçhul kişinin sorusuna cevap ararken Münevver yeğenim o sözü söyledi: “Eller mi dost, dostlar mı el?” Evet, belki de sorunun cevabı bu soruda saklı. Zalam altında inlerken ben, dost sandıklarım (akrabalarım, çocukluk arkadaşlarım, öğrencilerim, iş arkadaşlarım, bilim yolunda ortaklık yaptığım insanlar ve diğerleri) arayıp sormamış, hatta “Onlar özür dileyecekler” gibi ucube laflar etmişlerdi ama Marc Jamoulle gibi “el” bildiklerim sahip çıkmıştı.
Şimdi Ekşi Sözlük’teki soruya daha iyi cevap verebilirim. Bugün ellerin dost, dostların da el olduğu gündür. Böyle günlerde başların ayak, ayakların baş olması da şaşırtmıyor beni. Türkiye’nin en akıllı on bin kişisinin yarısından fazlasını doktor yapıp, onların da az sayıda bilim insanı olanlarını alakasız yerlerde harcayarak ilerleme olamaz. Kendini Müslüman ve vatanperver zannedenler zalimliğe ve zulme rıza göstermeye devam ettikçe de değişen bir şey olmayacak, daha kötüye gidecek; emin olun.
Ellerin dost, dostların da el olduğu bu günde bıraksanız da artık ben de el diyarlarına gitsem…