"Allah ahir ve akıbetimizi hayreylesin"
Böyle dedi Haluk Hoca aramızdan ayrılmadan.
Haluk Savaş’ı üniversite dördüncü sınıfta tanıdım. Daha o zamandan karizması, aurası olan bir arkadaştı. Sözünü net söyler, çekinmez, küçük hesaplar peşinde olmazdı. Belki de onun için her kesimden insanla diyaloğu vardı. Adeta arkadaşları arasında bir çimento gibiydi.
O birçok hayırlı işte öncü ve yol gösterici oldu. KHK platformlarındaki çalışmalarını da takdirle karşılıyordum. Haluk Hocayı ve arkadaşlarını görünce bu mazlumlar hareketine ben de destek olmaya karar verdim.
Haluk hep Haktan yana oldu. En çetin şartlarda dahi haksızlığa rıza göstermedi.
Haluk iyi bir hekimdi. Kanıta dayalı bilime inanır ve etkili tedaviler uygulardı. Hastaları da öksüz kaldı.
Haluk iyi bir bilim insanıydı. Yüzlerce atıflar alan bilimsel eserler verdi.
Haluk dayanıklıydı. Eski meslektaşları ölümcül kan bilirubin düzeylerine rağmen onu hastaneden cezaevine gönderdiklerinde pes etmedi; hayata tutundu.
Haluk bir direnişçiydi. Son nefesine kadar hasta yatağından mazlumların hakkını haykırmaya devam etti.
Haluk bir insan hakları aktivistiydi. Renk ayırmadan herkesin derdine koşmayı bir vazife bilirdi.
Haluk lider karakterliydi. Etrafındakilere güç veriyor ve yönlendirebiliyordu.
Haluk bir mücadele insanıydı. Asla yılmadı ve boyun eğmedi.
Haluk nezaket sahibiydi. Sosyal medyada kendisine yöneltilen hemen hemen her söze cevap verirdi.
Haluk’u tanıyanlar onun binlerce olumlu özelliğini sayacaktır ama onu iki kelimeyle tarif etmem gerekse “insan çimentosu” derdim. Tarihe bir barış ve mücadele modeli olarak geçecek olan KHK platformlarında da her kesimden insanı bir araya getirip kaynaştırdı.
Haluk Hoca çetin bir hastalık sürecinden sonra aramızdan ayrıldı. Ama ebedi hayatın sonsuzluğuna inanmış bir insan için bunun üzülecek bir durum olmadığını sanıyorum. Ben kendime üzülüyorum, bir yıldızım daha kaydığı için.
Haluk Hocanın dünyada hep haktan yana olduğuna şahidim. Onun ahir ve akıbetinin de hayır olduğuna kanaatim tamdır. Allah rahmet etsin.